NTV Söyleşisi
1. İngilizce kamplarınızda uyguladığınız eğitim yöntemleri nelerdir? Bu yöntemlerin çocukların öğrenme sürecinde sağladığı avantajlar nelerdir?
UP İngilizce Kampları’nda temel olarak hedefimiz kamp süreci boyunca öğrencilerin İngilizce pratik becerilerinin gelişmesi ve dile veya dil öğrenmeye karşı önyargılarının kırılmasıdır diyebiliriz. Bunu tamamen İngilizce konuşulan ve öğrencilerin İngilizce düşünme ve konuşmaya maruz kalacağı, izole bir kamp ortamı oluşturarak mümkün kılabilmekteyiz.
Dil gelişimini ağır ve yoğun bir müfredat ile sağlamaya çalışmak yerine, İngilizcenin modern hayatın bir gerekliliği olduğu bilincini öğrencilere aşılayarak eğlenceli ve motive edici yöntemlerle dil gelişimi sağlamaya odaklanmış durumdayız. Özellikle atölye çalışmalarında ve aktivitelerde yaygın eğitim metotlarını kullanmayı tercih etmekteyiz. Yaygın eğitim metotlarını biraz daha açmak gerekirse, geleneksel eğitim modelinden farklı olarak öğrencilerin, deneyimleme ve fikir alışverişi sayesinde bilgileri öğrenmesidir şeklinde özetleyebilirim. Bir diğer deyişle, tüm kamp süresince yapılan atölyeler, aktiviteler ve ders içi grup çalışmaları ile öğrenciler aktif birer katılımcı pozisyonundadır. Dolayısıyla öğrenciler sahip oldukları teorik bilgiyi pratik hayat içinde kullanmış ve uygulamış olurlar. Bu da en başta belirttiğim kazanımların elde edilmesi açısından oldukça önemlidir. Bu, bütünsel ve deneyimsel bir süreçtir ve bu süreç sonucunda, öğrenciler pratik kazanımları olduğunun farkına varırlar ve bu kazanımları günlük yaşamlarındaki dil kullanımlarına kolayca aktarabilirler.
2. Sizi diğer İngilizce eğitim kurumlarından ayıran özellikleriniz nelerdir?
Uzun yıllardır İngiltere veya Malta gibi ülkelerde organize edilen ve her yıl binlerce öğrencinin katıldığı İngilizce Yaz Kampları konseptini ilk kez Türkiye’de hayata geçirmekteyiz. Dolayısıyla sunduklarımız, piyasada mevcut olan diğer dil eğitim kurumlarından oldukça farklı. Sadece Türkiye’den değil Dünya’nın birçok ülkesinden öğrencilere sahibiz ve fark yarattığımız en temel nokta da budur diyebilirim. Öğrencilerimiz, Türkiye sınırları içerisinde yabancı öğrenciler ile aynı ortamda bulunuyor, bolca konuşma pratiği yapıyor, eş zamanlı olarak İngilizceye maruz kalıyor ve bu sayede kendilerini geliştirme imkanına sahip oluyorlar.
Kamplarımıza katılan tüm öğrencilerimiz tesisimiz bünyesinde konaklıyor ve sabahtan akşama kadar tüm günü kapsayan programımıza dahil oluyor, böylece öğrenme süreci sadece ders saatleriyle sınırlı kalmıyor, günün her anına sirayet ediyor. Sabah sporu yaparken, öğle yemeği yerken ya da akşam kamp ateşi başında öyküler anlatırken dahi öğrenme süreci devam ediyor. Diğer yandan farklı ülkeden öğrenciler ile kurulan arkadaşlıkların uzun yıllar sürüyor olması da dil gelişiminin yanında farklı kazanımlar sağlıyor. Yeri geliyor öğrencilerimiz yaptıkları uluslararası seyahatlerde kamp arkadaşlarını ziyaret ediyor, yeri geliyor yabancı misafirlerini evlerinde ağırlıyorlar. Dolayısıyla öğrencilerimizin kamptan elde ettiği çıktılar sadece İngilizce gelişimiyle kalmıyor, kişisel gelişim açısından da önem arz ediyor. Bunun etkileri ise kamp sonlandıktan sonra dahi uzun yıllar sürüyor.
Tüm bu kazanımları Türkiye’deki öğrencilerimize Türkiye sınırları içinde sunabilmekteyiz. Bu açılardan diğer İngilizce eğitim kurumlarından ciddi şekilde ayrıştığımızı düşünüyoruz.
3. Kampınıza katılan öğrencileri bir gün içinde hangi aşamalar bekliyor? Eğitim takviminizi açıklar mısınız?
Öğrencilerimizin dahil olacakları günlük program yaş gruplarına ve dil seviyelerine göre değişkenlik gösteriyor. Öğrencilerimiz 9-17 yaş aralığında olabiliyor, ancak 9 yaşındaki bir öğrenci ile 17 yaşında bir öğrencinin bilinç düzeyi, algısı veya öğrenme deneyimi aynı olmamakta. Bu sebeple öğrencilerimizi kendi yaş gruplarına ve yaptığımız seviye belirleme sınavının sonucuna göre hem kendi yaş grubu hem de kendi dil seviyesine uygun şekilde gruplandırıyoruz. Bununla birlikte tüm eğitim süreci, tüm atölye çalışmaları ve tüm sosyal aktiviteler bu doğrultuda planlanıyor.
Öğrencilerimizin günlük programını kısaca özetleyecek olursam; güne sabah sporu ve kahvaltı ile başlanıyor. Öğrencilerin dil eğitimi ise dönüşümlü olarak, günde 4 ders olacak şekilde sunuluyor. Örneğin bir grup sabah ders alıp öğleden sonra atölye çalışmalarına dahil olurken, bir başka grup ise sabah atölye çalışmalarına dahil olup öğleden sonra ders alıyor. Öğle arasında ise tabii ki sağlıklı bir öğle yemeği, akşam ise akşam yemeği mevcut. Konusu açılmışken belirtmek isterim ki beslenme programı hassasiyetle dikkate aldığımız konulardan biridir, zira öğrencilerimizin yaş aralığı sağlıklı beslenmeye yönelmeleri noktasında oldukça kritik, biz de kampımız süresince doğru yönlendirmelerde bulunmaya çalışıyoruz. Örneğin sağlıksız gazlı içeceklere öğünlerimizde yer vermiyor, doğal meyve suları veya fermente içecekler sunuyoruz. Bir başka örnek ise, ana öğünler haricindeki gün içindeki atıştırmalıklarda hamur işi veya yağlı yiyecekler yerine mevsim meyveleri veya hurma ezmesi gibi sağlıklı besinler sunuyor, sağlıklı beslenmeye teşvik ediyoruz. Beslenme programımız öğrencilerin yaş grupları itibariyle ihtiyaç duydukları günlük besin ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte beslenme uzmanları ve diyetisyenler tarafından hazırlanıyor.
Sorunuza dönecek olursam, akşam yemeği sonrasında tüm öğrencilerimizin hep birlikte dahil olduğu sosyal aktivite programımız oluyor. Bu süreçte elbette yine yaş gruplandırmasını dikkate alıyoruz. Her öğrencinin kendi ülkesini ve kültürünü tanıttığı kültür gecesi, karaoke gecesi, spor odaklı aktiviteler veya programın son gününde mezuniyet töreni gibi öğrencilerimizin gün içinde öğrendikleri teorik bilgiyi pratiğe dökebilecekleri sosyal aktivitelerimiz mevcut. Her atölyemizin ve aktivitemizin girdileri ve çıktıları mevcut, hedeflediğimiz kazanımlar ve aktivite sonunda ise ölçüm ve değerlendirme yöntemlerimiz mevcut. Bu noktada daha önce de belirttiğim üzere yaygın eğitim metotlarını kullanmayı tercih ediyoruz.
4. İngilizceyi ders ya da bir dil eğitimi olmaktan çıkaracak yeni metodolojileriniz var mı?
Evet, tabii ki. Türkiye’de yıllardır süregelen yabancı dil öğrenme süreçleri ile başarısıyla ön plana çıkan bazı ülkelerdeki yabancı dil öğrenme süreçlerini kıyasladığımızda, elde edilen sonuç açısından arada ciddi bir farklılık olduğunu söyleyebilirim. Bu farkın en büyük sebebi uygulanan metodolojidir.
Türkiye’deki dil öğrenme süreçlerinde konuşma pratiği yapılabilecek ve İngilizceye maruz kalınacak sosyal çevrenin oldukça kısıtlı olması Türkiye’deki dil öğrenme sürecini olumsuz etkiliyor, ki küçük yaştaki öğrencilerin bu sosyal çevreye erişim imkanının yetişkinlere nazaran daha kısıtlı olduğunun da altını çizmek isterim.
Kampımızın her aşamasında öğrencilerimiz İngilizceyi kullanıyor, öğrendiklerini günlük hayat içinde pratiğe döküyor ve bununla birlikte programın her aşamasında aktif birer katılımcı oluyorlar. Tüm eğitim metodolojimiz, atölyelerimiz ve sosyal aktivitelerimiz bu yönde tasarlanmış durumda. Bu yöntem, özellikle küçük yaştaki öğrencilerin yabancı dile karşı olan ön yargılarını kırması ve özgüven kazanması noktasında da oldukça etkili. Örneğin daha önce kalabalık bir grup karşısına hiç çıkmamış bir öğrencinin, kamptaki diğer öğrenci arkadaşlarından oluşan kendi yaş grubundaki bir kalabalığın önünde İngilizce bir şarkı söylemesi ya da bir şiir okumasının sağladığı fayda gerçekten paha biçilemez. Bunu yıllardır Malta’da yaptığımız organizasyonlar ile tecrübe etmiş durumdayız.
5. İngilizce kampları dışında planlandığınız başka eğitim aktiviteleri var mı?
UP İngilizce Kampları çatısı altında odaklandığımız ve çalışmalarımızı sürdürdüğümüz eğitim aktiviteleri yalnızca İngilizce kamplarıdır. Eğitim sektöründe uzmanlığa sahip olmanın ve uzman olduğunuz konuya odaklanmanın sürdürülebilir başarı için oldukça önemli ve gerekli olduğunu düşünmekteyiz, bu sebeple farklı eğitim aktiviteleri yapmaya yönelik bir planımız da bulunmamakta. Bazı iş ortaklarımızdan farklı organizasyonlar yapmamız yönünde talepler de geliyor, ancak şu aşamada böyle bir planımız bulunmamakta.
Bununla birlikte eğitim sektöründe 2010 yılından bu yana faaliyet gösterdiğimizi de söylemeliyim. Yurt dışında çalışmalarımızı sürdürdüğümüz farklı markalara sahibiz. Türkiye’deki çalışmalarımıza ise MaltaVista’yı örnek olarak gösterebilirim. UP markası da, yıllardır MaltaVista bünyesinde sunduğumuz hizmetlerden biri olan İngilizce kamplarının yeni bir organizasyon yapısı ile Türkiye’yi uluslararası eğitim sektörüne bir destinasyon olarak kazandırma isteğimizden filizlenen bir markadır zaten. UP markası tamamiyle kendi profesyonel yönetim ve organizasyon ekibine sahiptir ve diğer şirketlerimiz ve paydaşlarımız ile dirsek temasında çalışmalarını sürdürmektedir. Bununla birlikte farklı ülkelerde toplamda 120’den fazla iş ortağına sahibiz.
6. Düzenlendiğiniz kamplarda en çok hangi il ya da ülkelerden öğrenci ağırlıyorsunuz?
Türkiye’nin demografik yapısı gereği en yoğun talebi İstanbul, Ankara ve İzmir şehirlerinden almaktayız. Elbette diğer şehirlerden de kamplarımıza katılan öğrenciler olmaktadır. Yurt dışından ise Rusya, Azerbaycan ve Almanya bu sene için en yüksek rezervasyon aldığımız ülkelerdir.
7. Türkiye’deki İngilizce öğrencileri ile yurt dışından gelen öğrenciler arasında metotlara göre öğrenme farklılığı gösteren pratikler bulunuyor mu?
Evet, bu yıllardır Malta’da da tecrübe ettiğimiz bir konu. Örneğin Türk öğrencilerin gramer bilgisi birçok farklı ülkedeki öğrenci profili ile kıyaslandığında genel olarak daha başarılı oluyor, ancak konuşma ve konuşulanı anlama konusunda da tam tersi bir durum söz konusu. Özellikle karşıdaki kişi biraz aksana sahip ise durum daha da kötüleşebiliyor. Aslında bu durum çerçevesinde kampımızın önemi biraz daha artıyor diyebilirim, çünkü kamp süresince öğrencilerimize günlük hayatta İngilizce pratiği imkanı sunuyoruz ve eğitim sürecimiz daha önce de belirttiğim üzere yazılı ve teorik bilgi aktarımından ziyade deneyimleyerek öğrenme odağındadır.
8. Düzenlediğiniz İngilizce kamplarında öğrencilerin İngilizce pratiklerinin yüzde kaç oranında iyileştiğini düşünüyorsunuz?
Net şekilde oranlardan bahsetmek çok doğru bir yaklaşım ve yorum olmayacaktır, zira bu süreç bizim sunduklarımız kadar öğrencinin algısı ve çabası ile de ilgilidir. Elbette programımızı öğrencilerin algı düzeylerine göre şekillendiriyoruz ve bunu yaparken profesyonellerin desteğini de alıyoruz, ancak kampın hareketlilik süresi kısıtlı bir zaman dilimine tekabül ediyor. İngilizce eğitimi ise, hedeflenen seviyeye ve birçok değişkene bağlı olan oldukça uzun, yıllar süren bir süreç. Bizim amacımız, yıllar süren yabancı dil eğitimi sürecinde yurt dışı eğitim programlarına bir alternatif sunmak ve öğrencilerimizin dil gelişimlerinin yanında kişisel gelişimlerine de katkı sağlamak, onlara tecrübe kazandırmak, eğer varsa ön yargılarını kırmalarına ve tabularını yıkmalarına yardımcı olmak şeklindedir. Bu sebeple bu süreci yalnızca dil gelişimi odaklı değerlendirmemek gerekir.
Malta’da organize ettiğimiz programlarımız üzerinden bir yorum yapmam gerekirse, memnuniyet oranımız %100’e yakın diyebilirim. Elbette kamp süresince bazı aksaklıklar yaşanabiliyor, ancak bu aksaklıkları öngörerek hazırlıklı olmak ve hızlı şekilde en iyi çözümü sunmak bizim iş yapma şeklimizi özetliyor. Zaten bunu yaptığımızda da bir memnuniyetsizlik oluşmuyor, mutlu ve sürecinden verim almış öğrencilere sahip oluyoruz, benzer şekilde memnun velilere sahip oluyoruz. Bu noktada önemli olan bir diğer detay ise elbette iletişim şeklidir. Öğrencilerimiz ile onların yaşlarına uygun şekilde doğru iletişim dili ile diyalog kurmaktayız, öğrenci velilerimiz ile olan ilişkimizi ise profesyonel şekilde yönetiyoruz.
Toparlayacak olursam, yüzde olarak şu kadarlık bir iyileşme söz konusu diyemem, ancak tüm öğrencilerimizde pozitif yönde iyileşme olduğunu, sahip olduğumuz memnuniyet oranı neticesinde belirttiklerimin öğrenci ve veli tarafında da karşılık bulduğunu net şekilde söyleyebilirim.
9. Gelecek dönemlerde İngilizce eğitimine dair geleneksel algıları kaldıracak ya da yön verecek hedefleriniz bulunuyor mu? Şirket olarak gelecek hedeflerinizle ilgili bizi bilgilendirir misiniz?
Yabancı dil eğitimine yönelik ülkemizde kronikleşmiş bir geleneksel algı bulunduğunu düşünmüyorum. Yıllardır bu sektörün içinde olduğumuz için, yabancı dil öğreniminde bizim de kamplarımızda sunmaya çalıştığımız ve genel olarak yurt dışında eğitim almanın getirdiği avantajların öğrenciler ve velileri tarafından kabul gördüğünü gözlemliyoruz, ancak elbette dil eğitimi için yurt dışına seyahat etmek gerek ekonomik, gerekse farklı sebeplerle her zaman mümkün olmuyor.
Maalesef ki zaman zaman, kamplar veya yurt dışındaki eğitim süreçleri ülkemizde sadece dil eğitimi olarak değerlendirilebiliyor, ancak bu süreçler eğitimin yanı sıra önemli bir deneyimi de ifade ediyor. Bunun göz ardı edilmemesi gerektiğini ve yıllar içinde gerek bizim gerekse sektördeki diğer oyuncuların çalışmaları ile bu bakış açısının değişeceğini düşünüyorum.
Diğer yandan Türkiye’de İngilizce kamplarını organize etme kararı aldığımızda sektördeki bazı paydaşlarımız Türkiye’de yaygın olarak İngilizce konuşulmaması sebebiyle bunun çok mantıklı olmayacağını düşündüklerini bize belirtti. Ancak kendilerine programımızın detaylarını aktararak düşüncelerinin değişmesini sağladık. Özetlemek gerekirse, kamp programlarında öğrenciler zaten yerel halktan izole bir süreç içinde olmaktadır. Bu İngiltere’de de, Malta’da da, diğer ülkelerde de bu şekilde olmakta, zira güvenlik gerekçesiyle 18 yaşından küçük öğrenciler program içerisinde yalnız başlarına hareket etmezler. Bu sebeple sosyal çevre kampa katılmış olan diğer ülkelerden gelmiş yabancı öğrenciler ve okulun sunmuş olduğu imkanlar çerçevesinde şekillenir. Biz de zaten buradan yola çıkarak Türkiye’de de bu konseptin uygulanabileceğine karar verdik. Zira yıllardır ana dili İngilizce olmayan İtalya, İspanya veya Çekya gibi ülkelerde benzer programlar başarıyla yürütülmekte ve yıllar önce bir grup öğrenci ile başlayan organizasyonlar, günümüzde her yıl binlerce öğrencinin katıldığı büyük organizasyonlara dönüşmüş durumda.
UP İngilizce Kampları olarak, yakın gelecekte Türkiye’yi sektöre kazandırmış marka olarak anılmak ve hem yurt içinden hem de yurt dışından binlerce öğrenciyi kamplarımızda ağırlamak isteğindeyiz. Bunu yaparken yurt içindeki öğrencilerimize ayrıcalıklar tanıma imkanına sahip olmanın bizi ayrıca motive ettiğini de söylemek isterim.